İbrahim Aksaz’ı Tanımayan Var Mı?

Bu yazıyı İbrahim amcamızı kaybettiğimiz yıl kaleme almıştım. Herkesin onu tanımasını isterdim.

 

Güle  Güle İbrahim Amca

Bir çoğumuz ofislerimizde oturmuş sanal alemin inançlarıyla devam ediyoruz hayatımıza. Bir e-mesajla gelen metinlere inanıyor ve o inandıklarımıza göre etkinliklerde bulunuyoruz. Ve ne yazık ki yanılmıyoruz. Her ne kadar sanal olsa da doğru olduklarını biliyoruz. O kadar kaptırmışız ki kendimizi, biz doğa korumacılar bile zaman zaman camdan dışarı bakmayı unutuyoruz.

 

Geçenlerde bir mesaj aldım ve uyandım bu sanal rüyadan. Bu sefer o yazanların doğru olduğuna inanmak istemedim, inkar ettim ve telefona sarıldım. İbrahim Amcamızı kaybetmiştik. O ki gerçek Anadolulu, bana toprağa dokunmayı gösteren, içtenliği gösteren. Kendilerini kuşları korumaya, onların hayatlarını paylaşmaya adamış kuş gözlemcilerinin İbrahim Amcası bizi geride yapayalnız bırakmıştı. Hem de bu kadar kötülükle beraber. Hani çocuk babasının elini tutarda başka hiç kimseden korkmaz ya, biz de Kütahya’yı düşündük mü hiç korkmazdık. Orada kuşlara, doğaya hiç bir şey olmaz, ne de olsa İbrahim Amcamız var.

 

İbrahim Amcayı Türkiye Doğal Hayatı Koruma Derneği’nden duymuştuk. Olur da Kütahya taraflarına gidersek muhakkak İbrahim Amcaya uğramalı ve izin verirse toyları görmeliydik. Bir keresinde üç kuş gözlemci atlamışız arabaya batı Anadolu’yu geziyoruz. Bir çok kuş görmüşüz ve İstanbul’a geri dönüyoruz. Elbette yolumuzu Kütahya’dan geçiriyoruz. Amacımız toyları görmek. Akşamüstü şehir merkezine geldik ve avcılar derneğini sorduk ve bir nefeste İbrahim Amcayı bulduk. Önce o sert tavrıyla bizi oturttu ve sorularıyla bir imtihandan geçirdi. Testi geçmiş ve İbrahim Amcanın güvenini kazanmıştık. Olur ya başka amaçlarımız vardır kuşlar hakkında. Bizi Derneğin üst katına çıkardı ve orada avcılar için kurduğu kütüphaneyi gösterdi. Bir okuma salonu: her yanı posterlerle dolu sıcacık bir oda. Bir kere bizi sevdi ya hemen o akşam evine götürdü. Ailenin çoğuyla tanıştık. Biz soruyoruz toyları onlar cevap veriyor. Sıra istatistiksel sorular geldimi de “sayıları yengenize sorun” deyiveriyordu İbrahim Amca. Doğa sevgisi sadece İbrahim Amcanın değil tüm ailenin doğal bir özelliğiydi. Biz yılların kuşçuları bırakın toyları onlar kadar tanımayı bir kere dahi görmemiştik hayatımızda.

 

Sabahın ilk saatlerinde koyulduk yola. İbrahim Amca da bize toyları göstermek için tüm gününü ayırmış ön koltuğa oturmuştu. Koca ovada bir o yana bir bu yana dolaşıp duruyoruz arabayla. Zaman zaman köylerde ya da bir çobanın yanında duruyoruz ve İbrahim Amca soruyor: “nerde bizim guşlar”. Cevap kimi zaman “bugün geçmediler” ya da “sabah üç tane bu yana geçtiydi amma sonra görmedik”. Neredeyse akşamı ettik. Bir köyde minareye bile çıkardı bizi İbrahim Amca. İstersen çıkmam de. Bir kere karar vermiş, bize toyları gösterecek. Köy ahalisi aşağıdan bize bakıyor İbrahim Amca da “dereye bakın, bu saatlerde su içmeye gelir guşlar” diyor. Günü garip bir hüzünle bitirdik. İbrahim Amca bize bir de yemek yedirdi. Yemekte tek konu var; neredeydi bu guşlar. Toy göremediğimize mi üzülsek yoksa İbrahim Amcanın bize toy gösteremediğine mi? İçimizde bir burukluk bir hayranlık ayrıldık Kütahya’dan.

 

Geziden aklımda birkaç şey kalmıştı: İbrahim Amcanın mavi gözleri, samimiyeti, doğaya ve kuşlara olan sevgisi ve toprağı avuçlayışı. O kadar doğal ve içtendi ki, biz şehir çocukları bu toprağa dokunuşa bile hayran olabilirdik.

 

O geziden sonra defalarca telefonda konuştuk ve birkaç defa daha buluştuk İbrahim Amcayla. Her defasında telefonda aynı soru: “nolcek bizim bu guşlar. Biz burada koruyoruz amma bunları gittikleri yerlerde rahat koymuyorlar”. İbrahim Amca toyların ve diğer hayvanların hayatlarını devam ettirebilmek için çok çalıştı. Defalarca duyduk Kütahya’ya karakış gelmiş, İbrahim Amca almış avcıları, kuşlara ve diğer hayvanlara yemek bırakıyor dağlarda. O bir çok avcıya hep örnek oldu. Önemli olan bu karakışta onları vurmak değil, korumak, destek olmak. Tarım alanlarında toylar rahat beslensin diye neler yapmadı ki. Ekolojik tarım fikirlerini kendi çabalarıyla Kütahyalılara tanıtmak için çalıştı son yıllarda. Yeter ki doğaya zarar vermeyelim ve toylar rahat rahat beslensinler.

 

Biz biliyoruz ki toylar başka hiçbir yerde bu kadar rahat etmediler. Biz kuşçular olarak içimiz Kütahya’dan yana rahat 2002 yılında dolaştık Anadolu’yu ve her yerde toyları aradık. Her yerde avcılık her yerde yaşam alanlarının kaybolması. Bunlarla bile baş etmek zorken tek dayanağımız İbrahim Amca da bizi yalnız bıraktı. Artık işimiz çok daha zor. İbrahim Amcanın ailesiyle el ele vereceğiz ve onun sevgisini her zaman toylara ve doğaya taşımaya devam edeceğiz. Sen merak etme İbrahim Amca! Senden öğrendiklerimizle kuşları korumak için tüm gücümüzle çalışacağız. Sana söz, çocuklarımıza da toprağa dokunmayı öğreteceğiz.

 

Bahtiyar Kurt

Yorum bırakın